İNSANLAR VE HAYVANLAR…!

Hayvanlara yapılan şiddet veya hayvan istismarı; vicdanlara sığmayacak şiddete sebep olan veya hayvanlara zarar veren davranışların bütünüdür. Bazıları kabul edilemez şiddeti sadist eğilimlerle hayvanlara eziyet etmek olarak tanımlanırken, bazıları da kürk avcılığını, tıbbi, bilimsel veya kozmetik sanayide yapılan testleri bu istismarın içerisine almaktadır. Son dönemlerde hayvanlara yapılan şiddetle ilgili medyada yayınlanan haber başlıklarını yüreğim burkularak sizlerle paylaşıyorum. Hareket halindeki otomobilin arkasına bağlanan kangal köpeği görenleri şoke etti. Sokak köpeğini bıçakladılar. Küçük köpeğe akılalmaz işkence. Bursa'da 4 ayağı kesilmiş kedi. Vicdansızlık! Patileri kesilmiş halde bulundu. Bacağına zincir geçirilen hayvanın içler acısı hali yürek sızlattı. Kuyruğu satırla kesilen eşek için iğrenç iddia! Tavuklara cinsel istismar! Vicdanınız sızladı değil mi? Bir anlık kendinizi kötü de hissettiniz mi? Tahminen bu tür cani yürekli insanlara en büyük cezaların verilmesini de istediniz. Belki de biraz sövdünüz. İnsanoğlunun ne kadar merhametsizleştiğini, acımasızlaştığını, insan ve hayvan sevgisinden uzaklaştığını tekrar hatırlamanızı isterim. Aslında o can dostlarımız Allah'ın yarattığı masum ve dilsiz varlıklardır. İnsanoğluna her zaman ve her konuda faydalı olmuşlardır. Hayvanlarla büyüyen çocuklar ve yetişkinler daha özgüvenli ve dışa dönük olur. Hayvanların, insanların hayatını daha mutlu ve sağlıklı hale getirdiğini kanıtlayan, son 20 yılda yapılan birçok farklı araştırma var. Hayvanlarla iletişim halinde olan insanlar doktorları daha az ziyaret ederler, daha çok eğlenirler ve evcil hayvan sahibi olmayan insanlardan daha güvenli hissettikleri de yapılan araştırmalarla netlik kazanmıştır. Çocukların duygusal ve sosyal gelişiminde önemli rol oynayan hayvan sevgisinin küçük yaşlardan itibaren aşılanması gerekmektedir. Çocuğun çıkarsız bir şekilde hayvanla sevgi bağı oluşturması ve sorumluluk alması onu hayata hazırlayarak ebeveynlerine de önemli kolaylıklar sağlıyor. Ecdadımız, yiğit ve cesur kumandanlarımız çok iyi at biner ve farklı türlerde hayvanlar beslerlermiş. Türkler için at bir oğul mesafesindedir. At sırtında olmak, yayan olmaktan çok daha güvenilir sayılırdı. Türklerin atlarla beraber doğduğuna ve yaratıldığına inanılırdı. Dede Korkut hikâyelerinde de Türkler ve atlarla ilgili birçok destansı hikâyeye yer verilir, “At işler, er övünür” atasözleri ile atın kültürümüzdeki yeri lisana da yansırdı. Mustafa Kemal Atatürk'ün hayvan sevgisi ve at düşkünlüğü ise tarifsizdir. Cumhuriyetimizin kurucusu, ulu önderimiz Atatürk, hayvanlara karşı hep özel ilgi göstermiş, hatta bazılarını sahiplenerek özel olarak bakımıyla ilgilenmişti. Bunlardan Alp, sonrasında Alber ve birçok kitapta bahsi de geçen Foks adındaki köpekleri Atatürk’ün yanında sadık dostları olarak tarihteki yerini almıştır. Kendi çiftliğinde onlarca atı ve evcil hayvanı bulunan Atatürk’ün zamanının bir bölümünü hayvanlarıyla beraber geçirdiği, onları kendi elleriyle beslediği bilinirdi. Devlet işleriyle meşgul olmasına rağmen hayvanlara olan sevgi ve düşkünlüğünden bir lahza bile feragat etmeyen Atatürk’ün hayvanlarla çekilen fotoğrafları, hayvan sevgisinin en önemli şahitleridir. Dünyayı, iyilik yapmak için zaman ve sebep beklemeyenler, muhtaç durumdaki insanlara yardım edenler, adaletsizlik yapmaktan korkanlar, çocukları gülümsetenler ve hayvanları sevip koruyanlar kurtaracak. Biraz umut, biraz sabır. Bak ne güzel olacak her şey. Unutmayalım ki, insan düzelirse dünya düzelir. Kişisel Gelişim Uzmanı Yazar & Eğitmen Güray Gökal